Birkaç gün önce, daha küçük olan oğlum Eflatun, kaykayı ile uzun mesafeli sürüşler yapmak için Bostancı sahiline gitmek istediğini söyledi. “Uzun mesafe” lafını duyunca çantama Sigma APO 120-400mm f:4.5-5.6 DG OS HSM objektifimi atıp şoförlüğünü kabul ettiğimi söyledim.
Pırıl pırıl bir öğle sonrasında, park yeri ve ağaç gölgesi bulmakta biraz güçlük çekmekle beraber az sonra her ikimiz de test sürüşlerimize başlamıştık. Denizin üzerinde müthiş bir ters ışık oluşmuştu. Her objektif için zorlayıcı bir manzaraydı. Denizin en fazla parladığı noktaya yöneldim. Objektifi 400mm’de kilitledim ve çekime başladım*.
Bilindiği gibi pırıltıların çok fazla olduğu bu tür fotoğraflarda özellikle aydınlık alanların kenarlarında renk saçılması sorunu belirginleşiyor. Her ne kadar bu sorunun sorumluluğunu objektif ve gövde (bu örnekte Nikon D800) paylaşıyor da olsa, ayrıntılara yakından bakmak gerekiyordu.
Her zamanki gibi RAW çektiğimden, JPG dosyaları oluştururken Photoshop’un objektifi tanımasını istedim. Profil yüklendiğinde, zaten minimal olan renk saçılması tümüyle ortadan kalkmış oldu.
Görelim (Fare okunu görüntülerin üzerinde gezdirin ve büyük görmek için tıklayın):
Keskinliği ve aynı düzeltmeyi bir başka karede görelim:
Görüldüğü gibi renk saçılması yok denecek kadar az ve keskinlik ters ışığa, sıcak havanın yol açtığı optik bozulmalara ve sınır zoom değerine karşın üst düzeyde.
O sırada, Eflatun’un dikkatimi çekerek bana numaralarını göstermeye çalıştığını farkettim. Onun ne kadar ustalıkla kaykay sürdüğünü görerek gururlanmak ve 120-400’ün otomatik netleme performansını test etmek için iyi bir fırsattı.
Diyafram değeri, objektifin işini pek de kolaylaştırmamak adına f:9’da idi. Ellerimde 900(n)+1750(s)=2650 gr ağırlık ile, kızgın güneş altında, karşımda hızla bir o yana bir bu yana kayan Eflatun’u takip etmeye çalışıyordum. Otomatik sürekli netlik modunda, objektifin optik sabitleyicisinin de yardımıyla, neredeyse hiç fire vermedim (Örtücü hızı 1/1000 sn, ISO°200).
Sonuç herkes için tatmin ediciydi ve biz insanlar artık yorulmuştuk.
Sigma 120-400’ün 400’ünü son olarak bir portre çekiminde görmek istedim.
Ve gördüm. Keskinlik, perspektif, ters ışığa karşın gölgede kalan tonlar fazlasıyla tatmin ediciydi.
Çevredeki mangallardan yükselen dumanların artması bizi, elimdeki kara ve irice objektifi sağa sola çevirmem de mangalcıları rahatsız etmeye başlamıştı. Üstelik fotoğrafları da bir an önce bilgisayar ekranında görmek istiyorduk. Bir dahaki sefere katlanır sandalyelerimiz, sandviçlerimiz, içeceklerimiz ve çantamda daha fazla malzeme ile gelmeye karar verip evin yolunu tuttuk.
*Tüm fotoğraflarda odak uzaklığı 400mm, diyafram f:9 değerindedir.